Kayseri Ticaret Odası (KTO) Eylül ayı meclis toplantısında konuşan KTO Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Gülsoy, 'Sürdürülebilir ve kalıcı büyüme için yapısal reformlara odaklanılmasını isabetli buluyoruz.

Kayseri Ticaret Odası (KTO) Eylül ayı meclis toplantısında konuşan KTO Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Gülsoy, 'Sürdürülebilir ve kalıcı büyüme için yapısal reformlara odaklanılmasını isabetli buluyoruz. Hedeflerin gerçekçi ve tutarlı belirlenmiş olması piyasanın ufkunu netleştirecektir' dedi.
KTO Eylül ayı meclis toplantısı Rifat Hisarcıklıoğlu Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi. Toplantıda konuşan KTO Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Gülsoy, 'Dünyada yaşanan küresel sorunlar başta olmak üzere, birçok nedenden dolayı diğer birçok ülke gibi bizim ülkemiz de ekonomik olarak zor ve sıkıntılı bir süreçten geçiyor. Ülkemizin ekonomik olarak içinden geçtiği sıkıntılı sürece, hepimiz bizzat etkilenerek şahit oluyoruz. Enerji ve akaryakıttan gıda sektörüne, taşıt ve otomobil sektöründen inşaat ve konut piyasasına kadar zamlardan etkilenmeyen hiçbir sektör kalmadı. Burada, bilhassa inşaat sektöründe küresel ve ulusal bazda yaşanan gelişmelerden kaynaklı girdi maliyetlerinde ciddi fiyat artışları söz konusu. Bu durumdan dolayı sektördeki yatırımcıların yükünün ağırlaştığını belirtmek isterim. Özellikle Kamu Müteahhitlerinin sıkıntılarının giderilmesinde ek fiyat farkının ödenmesi gerektiğini, irat kaydedilen teminat mektuplarının iadesi ve rücu davalarından vazgeçilmesi, şartsız tasfiye hakkı gibi hususların hayati önem taşıyor. Yaşanan sektörel sıkıntılar, ekonomik konut üretimini ve kamu yatırımı projelerini de olumsuz etkilediğini hatırlatmak isterim. Şüphesiz yaşadığımız iktisadi sorunlara dair gerekli önlem ve tedbirler devletimiz, hükümetimiz ve biz iş dünyası tarafından program haline getirilerek alınıyor. Bu konuda en son atılan önemli bir adımlardan biri de, Cumhurbaşkanımız Sn. Recep Tayyip Erdoğan tarafından 3 yıllık hedef ve politikalarının yer aldığı Orta Vadeli Program’ın açıklanmasıydı. 2024-2026 dönemini içine alan Orta Vadeli Program’ın çok ciddiyetle hazırlanmış, gerçekçi bir program olduğunu ve iş dünyasının hassasiyetlerinin dikkate alındığını gördük. Cumhurbaşkanımızın OVP hedeflerine ulaşacağını vurgulayan bir konuşma yapmasını ve ‘Hükümet olarak Orta Vadeli Programa desteğim tam’ mesajını vermesini önemsiyoruz. Cumhurbaşkanımızın desteği programın uygulanma şansını artırıyor. Açıklanan program Mayıs seçimleri sonrası Hazine ve Maliye Bakanımız Şimşek’in vurguladığı ekonomi politikalarda rasyonel zemine dönüş mesajı ile tutarlı. Bu açıklamayı kıymetli buluyorum' şeklinde konuştu.
Tasarruf ve üretimle ilgili vatandaşların üzerine düşeni yapması gerektiğini ifade eden Ömer Gülsoy, 'Ekonomiyi durduracak sert bir U dönüşü değil, kademeli bir geçiş hedefleniyor. Depremin yol açtığı devasa zararı ve yaklaşan yerel seçimleri hesaba kattığımızda Ankara’nın tercihini rasyonel bir seçim olarak görüyoruz. OVP birçok rakamı, hedefi içeren birbiriyle tutarlı bütüncül bir yaklaşımla ele alınmış bir program olduğunu görüyoruz. İş dünyamızın temsilcileriyle görüşülerek bir program oluşturulmaya çalışıldı. OVP’nin gerçekçi bir yaklaşımla, işinin ehli, nitelikli bir ekiple geçmiş dönemlerden farklı olarak bu sefer kararlılıkla uygulanması ülkemizin aydınlık yarınları için son derece önemli. OVP’nin başarılı olması için özellikle şunu belirtmek istiyorum. Ülkemiz Şubat ayında büyük bir Deprem felaketi yaşadı. Buna bağlı olarak Devletimizin üzerine çok büyük bir yük geldi. Bu felaketinin hasarlarını hep beraber millet olarak kaldırmamız gerekiyor. OVP Başarısı kamunun etkili bir plan hazırlaması öncelikli konuydu. Bunun yapıldığı görüyoruz. Arkasından iş dünyamızın bununla ilgili gereklilikleri, devletimizle birlikte harekete geçirmesi konusunda beklentimiz var. Bu programın hedeflerine ulaşması için millet olarak sahip çıkmamız, içindeki hedeflere ulaşma konusunda destek vermemiz gerektiğini düşünüyorum. Tasarruf ve tüketim ile ilgili bütün halkın üzerine düşeni yapması gerekiyor. Bütün toplum olarak benimsendiği takdirde çok daha hızlı ve etkin şekilde başarılı olacaktır' ifadelerini kullandı.
Bu yıl yüzde 65, önümüzdeki yıl ise yüzde 33 enflasyon öngörülmesini gerçekçi bulduklarını, çünkü enflasyon ve büyüme rakamlarının dünya ölçeğinde irdelenmesi gerektiğini ifade eden Gülsoy, 'Bizim önümüzdeki yıl ortaya koyduğumuz yüzde 4’lük büyüme için Dünya Bankası ve IMF gibi global kuruluşların dünya ile ilgili büyüme rakamlarına baktığınızda 2,5 - 3 gibi rakamlar olduğunu görüyorsunuz. Dolayısıyla biz her seferinde dünyadan 1,5-2 rakam daha yüksek büyüme rakamı ortaya koyuyoruz. Bir miktar bu büyümenin trendinin düşeceğini görüyoruz Ama, dünya konjektöründe covid sonrası bütün dengelerin yerine oturmadığı, Rusya - Ukrayna savaşının devam ettiği bir ortamda Türkiye’nin ortaya koyduğu rakamlar iddialı ve başarabileceği rakamlar olarak önümüzde duruyor. Orta Vadeli Programa ile 2024-2026 dönemini kapsayan program ile ‘piyasanın duymak ve görmek istediği bir yol haritası’ çizildi. 3 yıllık Orta Vadeli Program, piyasa beklentilerinin yönetilmesi için önemli bir vazife görecek. OVP ile birlikte enflasyonla ilgili bozulan beklentilerin pozitif bir rotaya gireceği yeni bir dönem başladı. Bir yandan enflasyonu tek haneye düşürecek kararlı adımlar planlanırken, diğer yandan üretimi, ihracatı ve istihdamı destekleyecek politikalar gündeme alınmış durumda Sürdürülebilir ve kalıcı büyüme için yapısal reformlara odaklanılmasını isabetli buluyoruz. Hedeflerin gerçekçi ve tutarlı belirlenmiş olması piyasanın ufkunu netleştirecektir. İş dünyası olarak, bu programı, bir süredir karşı karşıya olduğumuz ekonomik belirsizliğin bertaraf edilmesi noktasında önemsiyoruz. Programda, yapısal reformlara yönelik 7 alanın belirlenmesini ve tarihi hedefler konulmasını olumlu bir gelişme olarak değerlendiriyorum. 7 öncelikli yapısal alan olan 'Büyüme ve Ticaret, Beşeri Sermaye ve İstihdam, Fiyat İstikrarı ve Finansal istikrar, Kamu Maliyesi, Afet Yönetimi, Yeşil ve Dijital Dönüşüm, İş ve yatırım Ortamı' ile ilgili ciddi bir vizyonun belirlenmesini çok değerli bulduğumu ifade etmek istiyorum' diye konuştu.
Yeşil ve dijital dönüşüm ile sürdürülebilirlik başlıklarını iş insanları olarak önemli bulduklarını aktaran Gülsoy, 'Belirsizliklerin giderek arttığı bir küresel süreçten geçiyoruz. Oysa üretim hayatında öngörü yapabilmenin önemi yadsınamaz. İşte bu noktada OVP’nin kararlılıkla uygulanacak olması öngörü yapmaya da değerli bir katkı yapacaktır. OVP ile sorunlar doğru teşhis edilmiş, çözüme hangi araçlarla hangi vadede ulaşılacağı net şekilde tanımlanmıştır. Bundan sonraki iş, engelleri aşıp kararlılıkla yolumuza devam etmektir. Ancak her şeye rağmen şunu belirtmeden geçmek istemem. Birçok uzmanın da değindiği gibi, Kur Korumalı Mevduat ile ilgili kararlardan faizin arttırılması ve OVP’nin açıklanmasına kadar, ekonomik sorunların çözümüne yönelik alınan birçok karar ile başlatılan uygulama ve programın olumlu netice vermesi ve iktisadi istikrarın sağlanması için piyasada güven ortamının oluşması en temel beklentimizdir. OVP hedeflerine ulaşmak için, birbiriyle tutarlı politikaların kararlılıkla uygulanmasının şarttır. Kahramanmaraş depremleri gündemden geriye düştü ama bu felaketin yaralarını sarmak da ekonominin yükünü artırıyor. Tam da bu süreçte, 2024-2026 OVP’sinin devreye alınması, beklentilerimizi hayli yükseltiyor. Bize göre bu OVP, her yönüyle başarılı uygulama sonuçlarına ulaşmak zorunda, bizim ve ekonomimizin buna ihtiyacı var. Deprem yaralarının sarılması, enflasyon ile mücadele, ihracat ile büyüme ve sosyal adaletin ve refahın güçlendirilmesini amaçlayan Orta Vadeli Programın, ülkemiz, milletimiz ve ekonomimiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum. Programın, sabırlı ve kararlı politikalarla uygulanmasının öngörülen süreçlerde müspet sonuçlar vereceğine ve ülkemizin Türkiye Yüzyılı hedeflerine ulaşacağına yürekten inanıyorum' dedi.
Yeşil dönüşüm ve sıfır karbon hedefinin son derece hayati bir konu olduğunu belirten Gülsoy, 'Devasa endüstriyel, ekonomik ve jeopolitik dönüşümler yaşanıyor. İş modelleri değişiyor, sektörler de dönüşüyor. Çağımızın üretim anlayışı, bütün proseslerde, ürün, ham madde ve teknoloji seçiminde sürdürülebilirlik kriterlerinin ön plana çıktığı yeni düzene işaret ediyor. Bu doğrultuda özellikle teknoloji odaklı üretimin önemi artarken küresel anlamda rekabetçi olabilmek için daha yeşil, daha döngüsel ve daha dijital olması da bir gereklilik halini alıyor. Bununla birlikte önümüzdeki dönemde bireysel ve kurumsal hayatın en önemli bileşeni olmaya devam edecek olan sürdürülebilirlik, ülkemize yeni bir fırsat penceresi sunuyor. Bu nedenle uzun vadedeki planlamalar ve çalışmaların sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmaya yönelik olması kritiktir. Son olarak sürdürülebilirlik stratejisini içselleştirerek yönetim anlayışının bir parçası haline getiren kuruluşların rekabette öne çıkacaklarını söyleyebiliriz. Bunun için bütüncül bir bakış açısı ile yönetebilmek gerekiyor. Öte yandan, hiç kuşkusuz yeşil dönüşüm önemli bir yatırım maliyetini de beraberinde getiriyor. KOBİ’lerin çoğunluğu sürdürülebilir finansman fırsatlarını değerlendirmek için gerekli altyapıya ve farkındalığa sahip değiller. Türkiye’deki işletmelerin büyük bir çoğunluğunu oluşturan KOBİ’lerin ekonomi ve çevre üzerindeki etkilerinin kritik olduğunu söyleyebiliriz. Yeşil büyüme, büyük ölçüde KOBİ’lerin yeşil ve sürdürülebilir uygulamaları faaliyetlerine entegre etme kapasitesine bağlıdır. Bu nedenle özellikle KOBİ’lerin finansmana erişiminin kolaylaştırılması, ’Yeşil Dönüşüm Fonu’ kurularak firmaların yeşil üretim şartlarına uyum için tüm süreçlerinde yapacakları yatırımlar ve AR-GE harcamalarının desteklenmesinin son derece önemli olduğunu düşünüyoruz' şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘yeni anayasa’ çağrısına katıldıklarını belirten Başkan Gülsoy, 'Anayasanın ‘değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek’ ilk dört maddesi hariç gerekirse tüm maddeleri terör örgütünün uzantısı hariç diğer partilerin oluşturacağı bir komisyonda ele alınmalı ve Türkiye sivil, katılımcı, çoğulcu bir anayasaya kavuşmalıdır. Türkiye maalesef 60 yılı geçkin süredir darbe anayasası ile yönetilmektedir. Bu bizim gibi köklü demokrasi tarihi olan bir ülkeye yakışmamaktadır. Bugün yürürlükte olan anayasa adeta ‘yamalı bohça’ya dönmüş olup, mutlaka temel hak ve hürriyetlerin altının kalın kalın çizildiği milletin birliğinin ve devletin bekasının merkeze oturtulduğu mümkün olan en yüksek katılımla sivil bir anayasa yapmalıyız. Demokratik ülkelerde anayasalar toplumsal barışın, uzlaşının en yüksek oranda temsil edildiği metinler olarak karşımıza çıkmaktadır. Malum parti hariç diğer partilerimizin milletvekilleri meslek örgütlerinin ve üniversitelerin de görüşünü alarak bir komisyon kurup gerekirse istikşafi görüşmelere hemen başlamalıdır. Her şey tam bağımsız, egemen büyük Türkiye Cumhuriyeti için olmalıdır. Türkiye Yüzyılında Yeni bir anayasaya ihtiyacımız olduğu bir gerçektir. Bizi darbe anayasası gölgesinden kurtaracak olması bile tek başına önemlidir' dedi.
İstanbul Sanayi Odası’nın tarafından açıklanan Türkiye’nin ilk 500 sanayi kuruluşunun içerisinde Kayseri’den 17 firmanın yer almasını değerlendiren Gülsoy, sözlerini şu şekilde sürdürdü:
'İstanbul Sanayi Odası (İSO) tarafından hazırlanan Türkiye’nin ilk 500 Büyük Sanayi Kuruluşu 2022 araştırması sonuçları bugün açıklandı. İSO’nun yarım asrı deviren ve sanayi sektörünün en değerli verilerini oluşturan ilk 500 listesinde Kayseri’den 17 firmamız yer aldı. 2020 yılında 15, 2021 yılında ise 18 firmamız bu listeye girmişti. İstikrarlı büyümelerini büyük bir azim ve kararlılıkla sürdürerek, İSO 500’e adını yazdıran tüm şirketlerimizi ve çalışanlarını yürekten kutluyorum. Elbette bu listede olmayı hak eden daha çok şirketimiz var. Önümüzdeki dönemlerde bu sayıyı daha da artırmak ülke ekonomisine katkı sağlamak; Türkiye’de daha fazla Kayseri, dünyada daha fazla Türkiye için hep birlikte çabalayacağız. Bu vesile ile sıralamaya giren tüm firmalarımızı bir kez daha kutluyor, başarılarının devamını diliyorum.'