Türkiyede her zaman iki gündem vardır.
1- Hükümetin gündemi
2- Halkın gündemi.
Şimdi bu iki gündeme sırayla bakalım.
Hükümetin gündemi...
Eğer yurt dışında yaşayan hali vaktinde yerinde bir vatandaş iseniz .Türkiyenin gündemini hükümete yakın ulusal kanalardan özelliklide AHBER- HABERTÜRK- CNN- NTV gibi kanallardan takip ediyorsuz zaten memlekette insanlar mutluluktan uçuyordur. Hele hele AHABER falansa kanalınız zaten Dünyanın en refah dolu ülkesinde yaşıyorsunuzdur. Emniyet, güvenlik konularında örnek ülkesinizdir.
Refah seviyesi yükselmiş, İşsizlik, hayat pahalılığı sorunları ortadan kalkmış, mutluluklar ülkesindesinizdir.
Mesela o kanallarda Çocuk tecavüzlerini, kadın cinayetlerini, İntiharları asla duyamaz , göremezsiniz.
Ama eğer, sayıları bir elin parmaklarından az sayıda olan diğer ulusal kanallardan izliyorsanız gerçeklerle yüzleşirsiniz.
O kanallarda aslında gerçekleri en az iki kez sansürleyerek verirler. Çünkü muhabirleri sakıncalıdır.
Halkın gündemi...
Yani gerçek gündem...
1- hayat pahalılığı
2- İşsizlik
3- Güvenlik
4- İntiharlar
5- Kadın cinayetleri
6- Çocuk tacizleri
7- iş güvenliği
8- İflaslar... Liste uzayıp gidiyor.
Daha dün cebimizdeki son kuruşu da almaya yönelik vergiler meclisten geçti. Ne mi bunlar?
1- Konaklama vergileri (Tatil vergisi)
2- Değerli konut vergisi
3- Gelir vergisi dilimi % 40 arttırıldı
4- Dijital vergi arttırımı...
Ne yazık ki alıştık artık böyle şeylere. İster gına geldi deyin ister rutin. Ama nedense hiç müjdeli haber duyomuyoruz.
Gerçekten şu an İki Türkiye var... Hani meşhur bir söz var ya ”Başka Türkiye yok” diye. Fiziksel anlamda tabi ki iki Türkiye yok. Ama yönetimsel ve paylaşım anlamında var… Neden mi? Anlatacağım dilim döndüğünce…
Birinci Türkiye…
İnsanlar çok mutlu paralar su gibi harcanıyor, sahiller dolup taşıyor. Hafta sonları Edremitin girişinden, Küçükkuyuya. Akşamları restourantlar tıklım tıklım. AVM'ler dolup dolup taşıyor… Sanırsın ülke ekonomisi uçuyor. Ülke yönetimine bakıyorsun dış borç sıfır hatta para verecek ülke arıyoruz. Uçak, füze antlaşmaları tam gaz. Yabancılar bizi resmen kıskanıyor. Yetmiyor dünyanın ne kadar memleketine düşmanı varsa bize doğru yola çıkmış. 4 milyon yabancıyı besliyoruz yetmiyor bir 4 milyona da hazırız..
Ülkenin en önemli gündem belirleyen partisinin lideri çıkıp, bu saraylar az bize, bir de Ahlat’a 1071 odalı saray yapalım diyor. Yetmiyor bir de deniz manzaralı köşkler yapalım diyor. Saray yapalım dediği yere bakıyorsun erkekler kahvede işsizlikten kırılıyor. Çocuklar yırtık pabuçla dolaşıyor… ”Saraylar yaptırdım yüceden yüce, içinde yatmadım üç gün üç gece…”
Medyaya bakıyorsun…
TV ler ve basın sabahtan akşama ama nasıl zenginleştiğimizi yazıyor, söylüyor. Haksız da değiller. İktidar nimetlerinden en çok onlar yararlanıyor, karşılıksız krediler onlara veriliyor. Ballı ihaleler onların. Eveeettt.. Buraya kadar birinci Türkiye. Yani uzaya 4 şeritli yol yapacak duruma gelmiş, uzay çağını yakalamış nerdeyse ışınlama ile bir yerden başka yere gideceğimiz günlerde yaşıyoruz.
Gelelim şimdi 2.Türkiye’ye…
Yılbaşına kadar ödenecek 100 milyar dolar borç, % 24 enflasyon, % 40 devalüasyon, % 27 varan oranda genç işsizlik oranı, ödenemeyen kiralar, kredi kartları, batan şirketler, vergi afları…Ve pazardan akşam saatleri toplanan gıda maddeleri... Sağlık iflas etmiş hastalar hastanede muayene kuyruğunda, Esnaf vergi dairelerinde af kuyruğunda, köylü icra dairelerinde taksitlendirme kuyruğunda... Daha yazmaya gerek var mı? Bence yeterli.
Günün en önemli sorusunu sormanın zamanı geldi.
Bu sorum herkese…Siz Hangi Türkiye de yaşıyorsunuz…? Ya sahte cennetesiniz ya da cehenneme sürgüne gittiniz dönüş için bilet parası arıyorsunuz. Türkiye'de gelir dağılımı vatandaşlar arasında uçurum olduğunu gösteriyor. % 20 kesim mutluluk ve refah içinde yaşıyor. Şımarık sosyete zenginleri 1.5 yaşında kızına mevlüt bahanesi ile eğlenceli gece düzenleyip yine 1.5 trilyonluk arabalarıya şehir turu atıyor. Kalan % 80 lik kesim ise sürünüyor. Ama ne yazık ki gözler kör, kulaklar sağır. Acil şifalar…
Bu böyle gitmez. Gerçeklerin eninde sonunda gün yüzüne çıkma gibi kötü bir alışkanlığı vardır. Güneş balçıkla sıvanmaz.
|